Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

GÖRÜNTÜ HER ZAMAN ALDATIR | 4. SONUÇ YAZISI

Görüntü Her Zaman Aldatır | Hikaye Serisi

Sevgili bloggerlar,

Hikaye serisinin artık son kısmına gelmiş bulunmaktayız. Yaşanılmış bir olayın kurgulanarak yazılmış Görüntü Her Zaman Aldatır hikayesini burada sonlandıracak ve olguları doğru okuyabilmek için bazı çıkarımlarda bulunacağız.

✋DİKKAT: Lütfen bu yazıyı okumadan önce 

GÖRÜNTÜ HER ZAMAN ALDATIR | 3. ALDATMA TRAFİĞİ yazılarını okumayı ihmal etmeyiniz. Aksi halde yazının bütünlüğünü kaçırabilirsiniz. 

↠ "İşte talih bize gülümsemeye başlamıştı artık. EVRAKA, EVRAKA (buldum, buldum)..."

BAKIŞ AÇINI DEĞİŞTİR | Zincirin Dokuzuncu Baklası


Ehliyetteki resimde bulunan kadının doğum yılında 1956 yazıyordu. Oysa ki benim çarptığımı sandığım aracın (görüntüde) şoförü olan kadın 40'lı yaşlarda ya var ya da yoktu. 

Ehliyetteki kadının sosyal medyada bulunan renkli ve güncel fotoğraflarına baktığımızda kesinlikle onun olmadığını doğruladık. Yani çok net kandırılmıştık...

Eşim dayanamadı ve adama telefon açarak tarihe not düşülecek naiflikte özetle kandırıldığımızı ve hakkını helal etmediğini bu dünyada alamasak da öbür dünyada alacağımızı söyleyerek kapattı. Eşim biraz olsun  rahatlamıştı...

Köye döndüğümüzde başımızdan geçen olayları bir bir anlattık. Onlar da şok üstüne şok yaşadı. Yaşadıklarımız karşısında bize yapılanların "kabul edilemez" olduğu konusunda görüş birliğine vardık. Ne de olsa bu konularda yaş olarak bizden daha deneyimliydiler. Ayrıca burası küçük bir yer, kandırılmamız onlar adına da utanç verici olurdu.

Şimdiye kadar geldiğimiz noktada, kendi aracımızı kaskomuzdan, karşı tarafın masrafını ise trafik sigortamızdan karşılayacaktık. 

KAÇINILMAZLIK SENDROMU | Zincirin Dokuzuncu Baklası


Fakat ehliyetsizlik bizden gidecek tüm bu masrafların üzerini kapatmaya yetecek ve artacaktı bile. 

Hem düşünsenize bir kere, ehliyetsiz araç kullanmak, içi mermi dolu silahı bir çocuğun eline vermekten ne farkı var? İkisi de insanın ölmesine sebep olabilir!

Özetle: kadının tecrübesizliği (eğitimsizliği) ve psikolojik sıkıntıları, bizim kader planında önceki yaşadıklarımız (gözlük ve biraz daha kalın ısrarları) ve yol tercihlerimiz ile birleştirildiğinde geçirdiğimiz bu kaza "kaçınılmaz" oldu. Kazaya biz olmasak bir başkası mutlaka denk gelecekti. Ya da bu kişi olmasa bir başkası...

KENDİNİ SORGULA | Zincirin Onuncu Baklası

Zincirleme yaşadıklarımız (gözlük, "biraz daha kalın" ısrarları ve kaza) karşısında eşimle kafa kafaya verip, kendimizi sorgulamaya başladık:

Nerede hata yaptık? 

Bir günah mı işledik? 

Yoksa bu küçük kaza bir kazanın önleyicisi mi olmuştu? 

Allah kader planında bizim için neyi öngörmekte ve biz ne yapmaktaydık?

SEÇENEKLER | Zincirin On Birinci Baklası


Neyse efendim, ertesi gün soluğu sigotacı'da aldık ve yaşadıklarımız bir bir anlattık. 



Sigortacı bizi dikkatle dinledi ve sağa sola gerekli telefonlar açarak yapabileceğimiz tüm seçenekleri bizlere sundu. 



İlki: Kazaya karışan tüm şahısları özellikle ehliyetini kullandıran kişi de dahil olmak üzere mahkemeye şikayet edebileceğimizi, 



İkincisi: Sigorta şirketine itiraz dilekçesi yazarak nitelikli dolandırıcılıktan dava açtırabileceğimizi,



Üçüncüsü: Eğer kaza dosyası henüz açılmamışsa karşı taraf ile konuşulup evrakları geri alabileceğimizi, böylece araçların sigorta masraflarını kendi aramızda sulh ile çözebileceğimizi söyledi. 



TERCİH | Zincirin On İkinci Baklası


   
Aslında böylelerine ders olması adına mahkemelerde süründürmek gerekirdi. Yalnız sürünen bir tek karşı taraf olmayacaktı. Biz de onunla birlikte sürünecektik. 



Ayrıca ülkenin hukuk sistemini de düşündüğünüzde durum daha da karmaşık bir hal alacaktı.



Karşı tarafa içine düşeceği durum tek tek izah edildiğinde haliyle onlar da mantıklı olan sulhta karar kıldılar. Ve evrakları geri vermeyi ve tüm masraflarımızı karşılamayı kabul ettiler. 



Böylece kaza için dosya açılmayacak ve sigortalarımıza dokunulmayacaktı.



Bir an önce aracımızı yaptırıp yolumuza koyulmak için biz de sulh olmayı kabul ettik. Sigortacımız yeniden düzenleyebileceğimizi ya da tüm masraflarımızı isteyebileceğimizi tavsiye etti. 



Aracımızı istediğimiz yerde tamir ettirdik ve teslim alarak ertesi gün yola çıktık. Tüm bu işlemler bize 4 gün kaybettirdi. Ama olsun bu sayede hem aracımız düzeltilmiş hem de içimiz rahat etmişti. Yola sağlam çıkacaktık. Ta ki...



KÜÇÜK MUSİBETLER BÜYÜK MUSİBETLERİ ÖNLER |Zincirin Son Halkası



Yaptığım kazanın tedirginliğiyle aracı artık daha da dikkatli kullanıyordum. Bolu tüneli çıkışına kadar her şey güzel gidiyordu. Bir taraftan yaşadıklarımızı zihnimden geçirirken, şu söz kulaklarımı çınlatmaktaydı: "küçük musibetler büyük musibetlerin önleyicisidir". 



Nereden öğrendiğimizi bilmediğim bu söz, nedense motivasyonumu arttırmıştı. Fakat büyük musibet neydi? Ve neyi önlenmişti? Daha önce yaşadığım travmatik olaylardan daha farklı ne yaşayabilirdim ki? 

Kaynak: Bakara 155 ve 156. Ayetler
Neyse efendim, ben bu düşüncelerle yoluma devam ederken nihayet Bolu Tünelinden çıktık ve İstanbul istikametine doğru yokuş aşağıya inişe başladık. Araç hızımız 80-90larda seyretmekte.



Tüm araçlar seyir halinde tatlı tatlı akmakta iken bulunduğum orta şeridin biranda sıkıştığını gördüm. Bende hızım kesilmesin diyerek sol şeride doğru kaydım işte ne olduysa tam o esnada oldu! 



Girdiğim şeritte bize doğru bakan kocaman farlar ile karşılaştım, ne olduğunu anlamadım ve bir tavşan gibi dondum kaldım



Evet evet yanlış duymadınız. Girdiğim şeritte ters yönde bir araç bana doğru bakmakta idi. Ve istemsiz bir refleks ile çıktığım şeride "o bir kaç saniye ya da salise içinde" geri girdim. 



Tam bir mucizevi manevra ile. Şükürler olsun bir kez daha kurtarılmıştık. Çünkü bu reflekslerin nasıl gösterildiğini bilmiyordum. 



Evet Ankara- İstanbul istikameti Bolu Tüneli çıkışında tam üç araç birbirine girmiş ve bir tanesi en sol şeritte bize ters düşmüştü. Yani bizim kaderimize...



Çok daha büyük bir kazayı böylece  atlatmış olduk. Şükürler olsun.



Yaşadığımız tüm olayları en ince ayrıntısıyla masaya yatırdığımızda bizi küçük kazaya götüren sebepleri ve nihayetinde bu büyük kazanın nasıl önlendiğini: tüm baklaları birleştirdiğimizde zincirin nasıl oluşturduklarını şükürler içerisinde anladık. 

👍ÇIKARILAN DERSLER

Hikayede yaşadıklarımız üzerinden sizlere anlatmak istediğim şey aslında hiçbir zaman olaylara ve olgulara düz bakarak olduğu gibi değerlendirmemeniz, görünene aldanma tuzağına düşmemenizi sağlamaya çalışmaktır.

Hikayemizin giriş yazısında sizlere sorduğumuz hayvanı hatırladınız mı?

İlk baktığınız anda KUŞ ya da Karga, hatta bazılarına göre siyah tavşan olduğunu sandığınız resmi...

Daha dikkatli baktığınızda bu resmi KEDİ olarak görüyorsanız bu sizin bakış açınızın derinliğinin iyi ve sağlıklı olduğunun göstergesidir.

Yok canım abartma sen de diyebilirsiniz! Ama inanın geçmişten bugüne veyahut son zamanlarda zihninizi ne ile meşgul ettiğinizi bu tip pratikler ile anlayabilirsiniz.

Şu atasözünü de lütfen kulak arkası etmeyelim: "alimin fikri ne ise zikri de odur"...



Yani algılarınız ile gerçeklik ya da düşünceleriniz ile eylemleriniz...


İşte anlatılan kurgusal hikaye sayesinde toplum olarak "görünüşe aldanma, peşin hüküm verme" konusunda kırık olan karnemizdeki notları biraz da olsa düzeltebilme şansı elde etmeye yarayabildiysek ne mutlu bizlere... 


Blog yazılarımız için: https://aglotlaro.blogspot.com 'a; 






Videolar için https://www.youtube.com/channel/UCcW2d3jaaT5ot0SpKpj7Jhw/videos?view_as=subscriber ABONE OLMAYI ve yayınlarımızı paylaşmayı unutmayınız��👍👍

Yorumlar

  1. Blogunuz hayırlı olsun. Sütun genişliğini ayarlarsanız resim ve linkler dışarıya taşmaz. Takip edecektim ama izleyiciler eklentisi de koymamışsınız.

    YanıtlaSil
  2. "takip et" buton sorunum sitenin temasından kaynaklı sanırım. temamı değiştirdim. İnşallah sorunumuz düzelmiştir. uyarılarınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan kısa bir süre içinde yayınlanacaktır.