Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz. Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla yapboz denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi: puzzle) etkinliğidir. Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz. Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n
Bugüne kadar defalarca denediğim ve sonuç almakta başarısız olduğum diyetlerin yerine metabolizmamı hızlandıran ve tokluk hissi sağlayan mucize bir zayıflamaformülü ‘nden bahsedeceğim.
Fakat bu zayıflama formülü ‘ne geçmeden önce şimdiye kadar fazla kilodan kurtulmak için neler denediğimi işin içine biraz mizah katarak anlatmak isterim.
Dikkat: Bu yazı asla ama asla başlı başına bir diyet tavsiyesi ya da ürün reklamı değildir.
Literatürde şişman ya da argoda şişko diye tabir edilen biri olduğumu hiç düşünmedim. Ya da en azından böyle hissetmemek için kendimce savunma mekanizmaları geliştirdim. Kim kendine böyle bir sıfat yakıştırabilir ki?
Hatta eşimin “kendini kandırma sen şişman birisin” demesine şiddetle karşı çıkarak onun bu sözlerine kulaklarımı tıkadım. Neden kabulleneyim? Bizde olsa olsa ya Türk kası vardır ya da üşümemek için vücut yağ tutuyordur belki de su içsek yarıyordur :)))
Ne o cümleler tanıdık mı geldi yoksa? İyi öyleyse doğru yerdesiniz demektir. Çünkü şişmanlar aleminde ya da en azından etine dolgunluk yarışında dünyada benim gibi yalnız değilsiniz😇
Öncelikle şu şişman kelimesini biraz irdeleyelim. Bakalım gerçekten öyle miyiz? Şu havalı söylenen kilo spanı (aralıkları) da nedir? Bunları birlikte öğrenelim.
Şişman olup olmadığınızı anlamak için boy, kilo arasında yapılan bir oranlama var ve buna literatürde Beden Kitle Endeksi (BKE) deniyor. Bunu hesaplamanın basit bir formülü var. Kafa karıştırmadan izah edecek olursak ağırlığınızı(kg) / boyunuzun(m) karesine bölüyorsunuz İşte bu kadar basit! Kendimden bir hesapla 83kg/ 1,73*1,73 (m) = 27,75 kg/m şeklinde bir sonuç çıkıyor. Hesapladığınız bu değeri aşağıdaki tablo ile karşılaştırarak nerede durduğunuza bir bakıyorsunuz. Buna göre;
Zayıf olmanız için 18, 5 kg/m.'nin altında
Normal kilolu sayılmak için 18.5 – 24,9 kg/m arasında
Fazla kilolu ya da şişman olmanız için 25 – 29,9 kg/m arasında olmanız
Obez sayılmanız için 30 – 39,9 kg/m arasında
Aşırı Obez 40 kg/m 'nin üzerinde olmanız gerekmektedir. Bu aralıkta olanlara morbid obez de deniyor.
Bunu neden anlatıyorum? Çünkü gerçekte ne olduğunuzu bilmeniz önemli! Çünkü yapmanız gerekenler bu spana göre belirleniyor. Ne demişler “azdan az, çoktan çok gider”
Benim sayılarla, matematikle aram pek yok derseniz o zaman kestirmeden basit bir hesapla boyunuzun son iki rakamı ile kilonuzu bilmeniz yeterlidir! Buna göre boyunuzun son iki rakamı ile mevcut kilonuzu kıyaslandığınızda erkeklerde aynı rakam, kadınlarda ise 5 kg eksik olması gerekiyor. Yani 1,70 m iseniz erkekte 70kg, kadında 65 kg olması gerekiyor. (Sanırım oduna benzememek için🙃)
Buna kabaca ideal ölçü deniyor. Buna uymayanlar ne kadar uymadığını ya da en azından kaç kilo vermeleri gerektiğini buradan çıkarabilirler. Ha bu arada meslek olarak etine dolgun manken olmayı düşünüyorsanız bu dediklerimi unutun gitsin🙄
Buna göre her ne kadar kabul etmesem de beden kitle endeksim maalesef yaşantımın çoğunda fazla kilolu denilen25-29.9 arasında bir değerde hep çıkıyormuş 😔 Fakat inatla ve ısrarla kendimi ya biraz tombik ya biraz etine dolgun ya da hafif biraz kilolu olarak söylemeyi tercih etmeye devam ettim. Neden mi?
Kendimi iyi hissettiğim kilodayım miti
Efendim boyum 173 cm, kilom ise şimdiye kadar 18 yaşımdan 42 yaşıma kadar 68 kg ila 95 kg arasında değişiklik göstermiştir. Yani tamı tamına 27 kilocuk bir span aralığında oldum 😁 Evet 95 kg’a ulaştığımda şişman olduğumu zor da olsa kabullenmiştim (ama kısa bir süreliğine) ve hemen gerekeni önlemleri de almıştım. Zaten bedenimin saturasyon noktası burası olmuştu. Bir daha asla 95 kg olmamaya kendimi programlayacak sözler verdim. Genelde şişmanladığımı her hissettiğimde SAĞLIKLI BESLENEREK BUNUNLA BİRLİKTE SPOR YAPARAK kilo vermeyi tercih edenlerdim. Ta ki farklı zayıflama formülleri, ödem sökücüler ve bilimum diyet işlerinin de olduğunu öğrenen kadar...
Evet arkadaşlar sağlıklı beslenme ve yürüyüş ya da spor dışında verilecek her tavsiyenin sizin hayat amortismanınızdan yediğini unutmamanızı hatırlatmak isterim. Nedeni ise bir şekilde kullanılan doğal olmayan ilaç, hap ve türevlerinin hem vücudunuza hem de psikolojinize yapacağı negatif etki yüzünden...
95 kiloluk halimde yaptığım zayıflama programı en zor ve en sabır isteyeni olmuştu. 2010-2011 yılları arasında tam bir yıl boyunca üç beyazdan (un, tuz, şeker) uzak durarak aynı zamanda günde 5 km koşarak bunu gerçekleştirmiştim. Kar yağarken koşmak hayattaki aldığım en güzel keyiflerden biriydi. Sizlere kendi adıma şöyle güzel bir bilgi vereyim: resmen fabrika ayarlarınıza geri dönüyorsunuz. Yani makineler gibi sanırım bizim de firmwire denilen fabrika ayar butonumuz mevcut. Özetle 34 yaşımda 95 kilodan 18 yaşımdaki 68 kiloma geri inebildim. Kendimce tığ gibi delikanlı olmuştum. Yalnız beni tombik bilen çevremden ise şöyle tepkiler aldım: "yahu hiç yakışmamış çok çirkin olmuşsun, biz seni hep tombik olarak sevdik ne o yoksa hasta mısın?"
Sen git aç sefil hayat yaşa bir de üstüne acı çeker gibi her gün koş, fitness yap ya da ağırlığın altına girerek envai çeşit ağırlık kaldır, destek görmek bir de dalga geçtiler iyi mi :))) Neyse bende bu demotive edici telkinlere kanarak destekli bir şekilde 75 kiloda tutunmaya çalıştım ama nafile! Bir yıllık çabamı sabırsızlığıma ve yanlış tutumuma kurban etmiştim. Hepsi bir çırpıda heba oldu gitti.
Zaten ne yaparsanız yapın yeme alışkanlıklarınızı değiştirmezseniz hiçbir zamanda indiğiniz kiloda uzun süre kalamazsınız. Verdiğiniz kiloları geri alırsınız. İndiği kiloda kalabilen irade sahibi nadir insan vardır. En azından erkekler arasında...(not: dış görünüşüne önem veren kadınların sayıca biz erkeklere göre daha iradeli olduklarını düşünüyorum)
Üstüne üstlük bayramlarda seyranlarda insanın karşısına tepsi tepsi baklava, börek, sarmalar gelecek sen de tekkedeki derviş misali "bir lokma bir hırka" diyebileceksin, öyle mi? Adama gülerler. Belki Tibet'te keşiş ya da Hindistan'da guru olsan anca o zaman karnın tok olurdu. Bak şimdi guru deyince aklıma pilav üstü kuru geldi! Offf yaa :))
Neyse uzatmayalım. Şimdiye kadar hunharca yaptığım diyetler: Hurma diyeti, elma diyeti, cornflex diyeti, oruç zamanı az ye diyeti, su diyeti bla, bla, bla...
Yaptığım tek gerçek diyet Amerikan ordusunda görev yapan fazla kilolu askerlere yaptırılan protein diyetidir. Fakat bahse konu diyetin gerçek adını öğrenmeye fırsat bulamadan insanımızın keskin zekası sayesinde biz de onu İsveç diyeti olarak tanıdık.
Bence bu diyete bırakın İsveç’i, Norveç’i halk arasında "eti kim bulmuş da biz yiyelim diyeti!" dense sezadır. En azından daha anlaşılır olurdu ya neyse...Kısacası sadece zenginlerin ya da tuzu kuruların belki de dip noktaya ulaşanların yapabileceği pahalı bir diyet desem daha iyi anlarsınız. 13 gün boyunca size bol bol biftek, bonfile et, balık ve tavuk yediren sabahları ise kahve içiren “yahu ha babam de babam yiyorum nasıl zayıflatacak bu beni?” diye merakla son günü düşündüğünüz değişik bir diyet...Merak etmeyin sıkı sıkı uyarsanız kilo verdiriyor. Ama bende istediğim etkiyi yapmadı, neredeyse kilo alacaktım 🤔
Bu arada çocukluğumuzun kahramanı çizgi film karakteri Red Kit ‘in aslında Luky Luke olduğunu nasıl geç öğrendiysek bu Protein Diyetinin de adını biraz geç öğrendik. Güzellenen ismiyle İsveç diyetine nasıl geçiş yaptık derseniz hikayenin başrolünde Aylin Livaneli Hanımefendinin olduğunu öğrenirsiniz. Olayın özünde ailesiyle İsveç’ten temelli dönüş yapan Aylin Hanım’ın gazeteki köşe yazısında 10 kilo verdiren İsveç diyeti olarak açıklaması üzerine bizim basının bu fenomene balıklamasına dalarak her yerde “Aylin Livaneli’nden 9 kilo verdiren mucize İsveç Diyeti” olarak lanse etmesi yüzünden. Bu arada Aylin Livaneli’yi tanımayanlara ufak bir hatırlatma yapalım: kendisi diplomatik siyah pasaport sahibi barış elçimiz, sanatçı ve yazar Zülfü Livaneli 'nin kızıdır.
İşte 2020 yılında yaptığımız bu diyette yediğimiz etlerin lezzetini hatırlamam dışında pek bir işe yaramadığını itiraf edeyim :)) Para da boşa gitmiş oldu. Zaten şu diyet işlerinde sıklıkla tekrarlanan altın bir kural var "hızla giden kilolar hızla geri gelir" bunun da esprisi sanırım bilumum yağ depo bölgelerimizin sürekli burayı doldurma isteğidir.
Neyse 83 kilo bedenim görünürde hafif pembe sosis vaziyetindedir :)) ve sadece 4-5 kilo inebildim. İddia şudur ki bu diyeti yapanlar 20 kiloya kadar verebildiklerini söylüyor. (kimse duymasın ama karakterden gitmiş olmasın :))))
Neyse zaten bol su iç biraz da tatlıyı kes 2-4 kiloyu rahatlıkla verebilirsin. Benim de vücut yapım övünmek gibi olmasın aynen böyle! Zaten İsveç diyetinin sakıncalarını sonradan öğrendiğimde bayağı bi tırstım. Zira toksinler vücutta çok birikiyor ve karaciğeri fazla zorluyormuş! (Not: “karaciğer yağlanmasına, trigliserid artışına, iyi kolesterolün düşmesine neden olur. Kalp hastalıkları riskini artırır. Yüksek protein böbrek fonksiyonlarına zarar verir” deniyor.)
İşte benim hikayem böyle dostlar. İnişli-çıkışlı da olsa 83-78 kg arasında oynayan vücut yapım var. Ama asıl nokta şu 75kg'a bir türlü kilomu sabitleyememiştim. Fakat şimdilerde...
Brown Tea Efsanesi
Brown tea (kahverengi çay) macha’lı karışık bitkisel çayıdır. Aynı zamanda zayıflama çayı olarak da adlandırılan brown teaiçeriğinde “bamya çiçeği, biberiye, funda, sandalos sakızı, kitre zamkı, tarçın, mate yaprağı, kuşburnu, yeşilçay, kuinoa tohumu, chia tohumu ve macha” bulunmaktadır. Brown tea ‘nin en büyük özelliği saldırgan iştah olayını (nefis de denilebilir) dengelemeyi başarabilmesi. En azından benim için...hem bu sayede yıllardır bir türlü kurtulamadığım 78kg'dan 75 kg’a inememe sorunum brown tea sayesinde çözülmüş oldu. Bu sefer yine eskisi gibi (fabrika ayarı) fit hale gelebildik hem de çirkinleşmeden :))
Dikkat Edilmesi Gereken
Yalnız çayı alıp kullanmayı düşünenlere bazı tavsiyeler vermek isterim. Birincisi çay ile ilgili yarar-zarar durumlarını iyice öğrenmelisiniz bunun için internette biraz araştırma yapmanız gerekecektir. İkincisi çayın ilk üç gün kullanımı yani dozajı çok önemli harfiyen uymalısınız. Üçüncüsü ve yine önemli detay: bu ilk üç günde vücudunuz şimdiye kadar yaşamadığınız bazı değişik semptomlar gösterecektir. ⚠️
Mesela Brown Tea ‘yi ilk defa denediğimde vücudumda öyle bir enerji patlaması oldu ki anlatması zor. Yok yok korkmayın hemen 🤯 sadece çayın damarlarımdan aktığı ve gezindiği yerleri hissediyorum sandım. Hatta bir ara yüzümün felç gibi hissizleştiğini bile düşündüm. Hele çayın içeriğindeki malzemelerin sanki ense kökümden beynimin içine doğru ılık ılık yayılışını tarif bile edemem. Kullananların aşağı yukarı buna benzer ifadeleri vardır. Bazıları çayın rengini(kuşburnu çayı renginde) bazıları da içindeki tortulardan şikayetçi olabiliyorlar. Fakat tadı ve kokusu bana göre güzel. Kesinlikle bardakta kalan tortuları için hatta yutun. Para eden kısmı asıl orası😂
Velhasıl kelam bu çay sayesinde şu anda 75 kg’da kilomu sabitledim. Ne zaman ağırlaştığımı hissetsem sabahları aç karnına bir bardak brown tea içmeye başlıyorum. Yarım saat sonrada kahvaltımı yapıyorum. Gün içinde ne açlık hissediyorum be yorgunluk. Yağ yaktırması da çayın en büyük karı bize . Ayrıca etrafımda bu çayı deneyerek zayıflayan ama herkesten sır gibi saklayan arkadaşlarımızın büyük sırrını da sizlere bu yazı sayesinde ifşa etmiş oluyorum.
Çevrenizde çok ani kilo verenlere bir sorun bakalım ne yapmış ya da kullanmışlar? Emin olun sırları içinde başı bu çay çekecektir. Ne demişler “iki kişinin bildiği sır sır değildir.”
Haklısınız müfred. Şu sıralar Amerikan menşeli kilo verme programlarda obezite sorunu olanların “gizli atıştırmalar” veya “zararlı besin tüketimi” kısacası dengesiz beslenme yüzünden olduğunu çoğunlukla anlıyoruz. Bugüne kadar “kalori hesabı” tezlerinin doğru olduğunu söyleyebiliriz. Kısaca “Yediğinden fazla enerji harca” ya da “az ye, çok hareket et” altın kuralının zayıflamada her zaman işe yaradığını gördüm. Sanırım metabolizma hızını korumak önemli! Sizde sanırım yeterince iyi durumda :))
Kilolarimiz var hem de kilolarca sadece et ve yağdan oluşmayan kilolarimiz; KEŞKElerimiz. Ne yaparsak yapalim birakamayacagimiz kilolarimiz olan KEŞKElerimiz hep pesimizden gelecek. Bir de IYIKIlerimiz var bunlar da fitt ololdugumuz zamanlar. Iyikilerimiz eger keskelerimizden fazlaysa fittiz. Fitt olmak erdemli olmaktır. Ama keşke diyebiliyorsak bazi olaylara bu olaylardaki iyiykiyi gördügümüzün de kanitidir. Demek ki erdemli olma yolunda ilerliyoruz. selamlar.
Guru denince aklınıza pilav üstü kuru gelmesi :)) Çok esprili bir yazı olmuş keyifle okudum.Bu diyetlerin çoğunu duydum,ben değil ama eşim uyguluyor zaman zaman.En güzeli insanın kendi metabolizmasına uygun olanı uygulaması tabii..Hareket çok önemli elbette hele ki evlere tıkıldığımız bu günlerde.. Kaleminize sağlık..
Bende ara ara fazla kaçırıp kilo almaya başlıyorum sonrası tekrar az yemeye başlayıp biraz veriyorum yani ben sürekli al ver şeklinde ilerliyorum sanırım. güzel öneriler barındıryor yazınız teşekkürler.
Abi maalesef ben aşırı kilolu aşamayı geçip obezim bu VKE'yi göre. O yüzden bir an evvel zayıflamam gerekiyor benim. Muhakkak alacağım bu çayı ve o özelden gönderdiğin çorbayı deneyeceğim abi. Teşekkürler.
Haklısınız müfred. Şu sıralar Amerikan menşeli kilo verme programlarda obezite sorunu olanların “gizli atıştırmalar” veya “zararlı besin tüketimi” kısacası dengesiz beslenme yüzünden olduğunu çoğunlukla anlıyoruz. Bugüne kadar “kalori hesabı” tezlerinin doğru olduğunu söyleyebiliriz. Kısaca “Yediğinden fazla enerji harca” ya da “az ye, çok hareket et” altın kuralının zayıflamada her zaman işe yaradığını gördüm. Sanırım metabolizma hızını korumak önemli! Sizde sanırım yeterince iyi durumda :))
YanıtlaSilKilolarimiz var hem de kilolarca sadece et ve yağdan oluşmayan kilolarimiz; KEŞKElerimiz. Ne yaparsak yapalim birakamayacagimiz kilolarimiz olan KEŞKElerimiz hep pesimizden gelecek. Bir de IYIKIlerimiz var bunlar da fitt ololdugumuz zamanlar. Iyikilerimiz eger keskelerimizden fazlaysa fittiz. Fitt olmak erdemli olmaktır. Ama keşke diyebiliyorsak bazi olaylara bu olaylardaki iyiykiyi gördügümüzün de kanitidir. Demek ki erdemli olma yolunda ilerliyoruz.
YanıtlaSilselamlar.
Guru denince aklınıza pilav üstü kuru gelmesi :))
YanıtlaSilÇok esprili bir yazı olmuş keyifle okudum.Bu diyetlerin çoğunu duydum,ben değil ama eşim uyguluyor zaman zaman.En güzeli insanın kendi metabolizmasına uygun olanı uygulaması tabii..Hareket çok önemli elbette hele ki evlere tıkıldığımız bu günlerde..
Kaleminize sağlık..
Bende ara ara fazla kaçırıp kilo almaya başlıyorum sonrası tekrar az yemeye başlayıp biraz veriyorum yani ben sürekli al ver şeklinde ilerliyorum sanırım. güzel öneriler barındıryor yazınız teşekkürler.
YanıtlaSilAbi maalesef ben aşırı kilolu aşamayı geçip obezim bu VKE'yi göre. O yüzden bir an evvel zayıflamam gerekiyor benim. Muhakkak alacağım bu çayı ve o özelden gönderdiğin çorbayı deneyeceğim abi. Teşekkürler.
YanıtlaSilSağlıklı günler dilerim Rehitucuğum. Acele etmeden sabırla zayıflamanın formülünü bulacağız. O zaman hepimiz fitiz. 🤣
YanıtlaSil