Sevgili blog okurları,
Bugün sizlere yine büyük bir keyifle okuduğum bir kitaptan daha doğrusu biyografik bir eserden bahsedeceğim. Kitapta anlatılan hikayenin hem gerçek kahramanı hem de yazarı Christy Brown(1930-1981)'dır.
Bu kitabı özellikle engellilik durumunu çocuklarımıza öğretmek ve bir bilinç aşılamak için, zorlukların üstesinden gelmenin ne demek olduğunu anlamaları için okutulmasını şiddetle tavsiye ediyorum.
Christy Brown, 5 Haziran 1932'de İrlanda'nın Rotunda Hastanesi'nde yirmi üç çocuklu bir ailenin onuncu çocuğu olarak dünyaya gelir. Fakat bebekliğinin daha dördüncü ayında annesinin fark etmesiyle diğer çocuklara göre bedensel hareketlerinde bazı sorunlar olduğu görülür. Bu onu ilerleyen yıllarda giderek kötüleşen biçimde ellerinin her zaman sıkılı, kafasının arkaya doğru bükük ve çenesinin sımsıkı kapalı bir şekilde davranış göstermesine devam eder.
Hatta on iki aylıkken bile durum böyledir. Doktorlar daha en başta -neredeyse hepsi- ümitsiz bir şekilde onun zihinsel engelli (embesil) olduğunu annesine söylerler. Fakat annesi onun bu şekilde olduğuna kesinlikle inanmaz. O, çocuğunun zeka sorunu olmadığını sadece bedensel engelli olduğuna kendini inandırır. Bu konuda kendisine telkinde bulunan tüm akrabalarının itirazlarına rağmen ona hatta ona “tuhaf şey” yakıştırmalarında bulunmalarına rağmen onu diğer çocuklarından ayırt etmeksizin hatta daha bir sevgi ile bakar. Bu Christy’in gelişmesinin ilk başlangıcıdır.
Bu arada yaşı ilerledikçe kardeşleri okula gidiyor oysa Christy sadece pencereden dışarıyı izliyor, konuşmuyor ve sadece homurdanarak konuşabiliyordur. Annesinin kendisi hakkındaki haklı çıkaracak ilk tepkisi, kardeşinin yerde yazı yazmaya çalışırken sol ayağıyla onun sarı tebeşirini alarak tahta zemine büyük bir inatla Anne kelimesinin ilk harfini (A harfi) yazmak oldu. Bu ailede büyük bir heyecan yarattı. Sonrasında uzun uğraşlarından ve inadından sonra tam olarak ANNE (MOTHER) kelimesini yazarak, anne ve babası ile kardeşleri de dahil tüm ev halkını sevince boğmuştu.
Sonrasında sırasıyla annesinin harfleri öğretmek için yerdeki tahtaya tebeşirle yazmaya teşvik etmesi ve sonrasında bunu kalemle kağıda dökmesini telkinlemesi, yine kardeşinin sulu boya ve fırçalarıyla harika resimler yapmasını desteklemesi neticesinde, nihayet yaptığı çizimlerden birinin Sunday Independent Gazetesinin 12-16 yaş arası Noel resim yarışmasında birinci olmasıyla, hem kendine ve hem de annesinin ona olan güvenini taçlandırılmış oldu.
Büyüdükçe ara ara insanların kendisine “acıyan bakışlarına” isyan ederek sinirlense de; gerek annesi ve ailesinin ona olan derin ilgisi gerekse kardeşlerinin mahallede onu oyunlarına sokması ve ondan ayrılmamaları onu bir nebze de olsa rahatlatmaktadır.
Zaman ilerledikçe ailenin tüm fakirliğine rağmen onun özel durumunu inceleyen hastane onu daha yeni başlatılan profesyonel bakım ve tedavi programının uygulanacağı bir programa dahil edilmiştir.
20 yaşına kadar hem konuşması hem okuma-yazma becerisi, hem kitap yazma becerisi bir hayli gelişen Christy, Dublin'deki engelli çocuklar yararına yapılan konserde doktorunun teşviki ile onun yanında konferans vermesi, konuşmasının sonunda katılımcıların annesinin gayret ve çabalarını ona çiçek vererek onurlandırması ile hayat serüvenin ilk bölümü başarıyla son bulmaktadır.
Farkındalık olusturan,ufkumuzu açan yazılarınız benim gibi vakit bulamama bahanesinde olanlara birazda olsa nefes aldırmaktadir.gayretleriniz ve güzel bloğunun için tesekkurler
YanıtlaSilEvet sol ayağım kitabını okurken ve sinemada izlerken çok etkilenmiştim. Bilgilendirici kitabınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilHarika bir kitap
YanıtlaSil