Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine



Sevgili blog okuyucuları,

Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz. 

Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla yapboz denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi: puzzle) etkinliğidir. 

Bilindiği üzere yapboz, herhangi bir fotoğraf ya da resmin tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı "oyuncak" kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz. 

Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler ne okuyorsunuz?
Bu arada anti parantez bir şey söylemek gerekirse "renk körlüğü" durumunda olan kişiler bazı renklerin derinliklerinde (kırmızı ve yeşil tonlarda) sorun yaşayabileceklerinden yapboz oyununda sıkıntı yaşayabileceklerini şimdiden hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu sebeple renk tercihlerini buna göre yapmaları ya da renk körlerine özel üretilmiş modeller kullanmalarını tercih etmeleri gerekmektedir. (google search on puzzle for color-blind; https://www.zazzle.com/colorblind+puzzles)

Birbirinden farklı materyalden (kağıt, tahta, seramik vs.) yapılabilen yapbozun ebatları da üretici firmaların ve müşterilerin ihtiyaçlarına göre şekillenebilmektedir. Yapboz parçalarının standartlaştırılmış genel bir şekli olmadığı gibi tek özelliği her bir parçanın birbirinin yerine geçmeyecek şekilde kaliteli üretiminin yapılmasıdır. Aksi halde kullanıcı belli bir süre sonra yapmaktan sıkılacağı bir aşamaya geçecektir ki bu istenen şey değildir. 

Piyasada yapboz üreten çeşitli markalar mevcut olmakla birlikte ortaya çıkartılacak görselin baskı kalitesi ve kombinasyon farklılığı veya ebatları, adedi vs. faktörler kalitesini büyük ölçüde etkilemektedir. 

Yapboz seçimimizde beceri  zorluğunun insanı fazla sıkmadığı (oyundan soğutmayan), aynı zamanda, bitirme süresi bakımından da dengeli olduğuna inandığımız 500-750 ve 1000 parçalık olanlarını genellikle tercih etmekteyiz. Bu sayede bir görevi başarmanın mutluluğu, hazzı alınırken heyecanla bir sonrakine geçiş sabırsızlığı karşımıza çıkmaktadır. 

Aşağıda Kaplumbağa Terbiyecisi yapbozunun tüm yapım aşamalarını ilgi duyanlar için bırakıyoruz. Lütfen Videoyu Beğenmeyi ve Kanalımıza ABONE Olmayı Unutmayınız!

Kaplumbağa Terbiyecisi hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse; yapboz resminin özgün hali İstanbul Pera Müzesinde sergilenmekte olup, 1906 yılında Osman Hamdi Bey tarafından yapılmıştır. 

İstanbul Pera Müzesini ziyaret ederek Osman Hamdi Bey Sergisi ile diğer sergileri gezmek isteyenler için müzenin pazar ve pazartesi günleri kapalı olduğu, diğer günlerde ise salı-cumartesi arası 11.00-18.00 saatleri arasında gezilebildiği uyarısında bulunmak isteriz. Bunun yanında çarşamba günleri müze öğrenciler için ücretsiz olup, giriş ücretleri tam bilet için 25TL, indirimli giriş bileti için ise 10 TL olduğunu belirtmek isteriz. On kişi ve üstündeki gruplar için ücretler 20 TL olarak belirlenmektedir. Bunun yanında müzenin internet sitesinden Osman Hamdi Bey dahil farklı koleksiyonların 3D (3 boyutlu olarak) sanal gezme şansına da sahipsiniz. Sanal Gezi için Linke Tıklatınız.

Bu bilgilendirmelerden sonra konumuza tekrardan dönersek; 

Kaplumbağa Terbiyecisi isimli bu eserin hikayesi ve bazı güncel detayları anlatan birçok kaynak halihazırda internette bulunmakla birlikte bu kaynaklara ait linkleri sizlere kolaylık olması için aşağıya bırakıyoruz.

Linkler: 

Şimdi gelelim yapboz etkinliği üzerinden asıl konumuza...Çünkü sitemizin mottosunda da belirttiğimiz gibi aktardığımız bilgilerin mutlaka bir felsefesi ya da metaforunu yapmazsak daha doğrusu AL’madan giderseniz içimiz rahat etmeyecek :))

Puzzle: Bin Parçaya Bölünmek

Tuhaf bir kelimedir pazıl (puzzle) ya da yapboz biz insanlar için. Genellikle onu bir bütünün parçalanışı ya da dağılışını veya bir araya getirilmesinin imkansızlığını ifade etmekte kullanırız...

Aynı "At kadehi elinden bin parçaya bölünsün, Dökülsün meyler yere, hatıralar gömülsün" şarkısındaki gibidir bu parçalanmışlıklarımız...bir araya getirilmesi zor olan ya da getirilse bile eskisine benzemeyen

Puzzle kelimesi, insanın kendine özgü karakteri yanında içinde bulunduğu psikolojinin tuhaflığını da barındırmaktadır.  kimpsikoloji.com sitesi bu durumu Puzzle Ve Psikoloji başlığında bizlere  şu şekilde aktarmaktadır:
"Puzzle ile insan psikoloji arasında bir ilişki vardır. Bazen biz puzzle tamamlarken bazen de puzzle bizi tamamlayabilir. Puzzle kimi için parçaların oluşturduğu bütünken kimi için bütünün parçalara ayrılmış halidir. tıpkı insan ruhu gibi. Kimi insan bütüncül eğilimliyken kimi de parça eğilimlidir. Kimi toplumcuyken kimi bireycidir. Kimi bütünü araken kimi ayrıntıyı arar. kimi puzzle ile toplanırken kimi de dağılabilir. Puzzle lar bizi bu anlamda tanılayabilirler.”

Yaşadığımız hayatın tamamını yapboz oyunundaki bir resim gibi düşündüğümüzde, yapbozun her bir parçası da o resmin bir detayını verir insana...

Zerreden kürreye yani mikro-alemden makro-aleme, içinde kendinizde bulunduğu şu kainatı anlamaya çalışırken gözünüzü mikroskop ya da dürbünden ziyade en gelişmiş teleskopla bile bakmaya kalksanız, insanın şu engin kainat içinde küçücük bir noktadan ibaret olduğunu anlarsınız. 

Fakat dünyaya baktığınızda kendini “büyük gören ve kibirlenen” ne kadar da çok insan var değil mi?Ne kadar da hazin bir durum. Oysa sonsuz alemde sonu olan insanın ne malı ne de mülkü kendine faydası olmayacağı gibi, makam veya evlatlarının da hiçbir fayda getirmeyeceğini nedense unutuyoruz. 

Şu fani hayatımızda tüm küçüklüğümüz ve acizliğimize rağmen  ne tezat bir anlayıştır bu eylemlerimiz! Çünkü unuttuğumuz tek gerçek aslında mezartaşı sözlerinde gizlidir:  “doğan her şey gün gelir ölür, başlangıcı olan her şeyin mutlaka bir sonu vardır.”

İşte puzzle oyununda koca evrenin tek bir parçasına bile sahip olamayacak olmanın dayanılmaz acizliği…

işte madem bu yüzden aciziz, büyük değiliz, o zaman aciz ve küçük olanı değil aciz olmayan ve büyük olana talip olmamız gerekmez mi? 

Cogito Ergo Sum…

Blog yazılarımız için: https://aglotlaro.blogspot.com 'a; Videolar için https://www.youtube.com/channel/UCcW2d3jaaT5ot0SpKpj7Jhw/videos?view_as=subscriber ABONE OLMAYI ve yayınlarımızı paylaşmayı unutmayınız��

Yorumlar

  1. Abi siz de Blogger Ertuğrul Bey gibi uzun uzun yazmaya başladınız.

    Biz bir kere 1000 parça aldık ama tamamlama fırsatımız olmadı çocuklar yüzünden. :(

    YanıtlaSil
  2. Umarım sıkmıyorumdur. Biraz daha kısaltmayı düşünüyorum. İnsan yazdıklarına kıyamaz derdi üniversite bir hocamız 😊kaplumbağa terbiyecisi gibi kişiydi🤣

    YanıtlaSil
  3. Bence kısaltmalısın abi. Okumayan bir milletiz malum. Hayırlı Cumalar.

    YanıtlaSil
  4. Derinlemesine bir puzzle yazısı olmuş benim çocukla ara ara yapıyoruz bazıları bayağı zor :) Oğlum sıkılmadan yapıyor ama ben bazen sıkılıyorum. sanki boşa zamanım gidecekmiş gibi geliyor :)

    YanıtlaSil
  5. Puzzle zamanı boşa harcamadığınız ender oyundur emin olun. Her dakikası keyfe değer

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan kısa bir süre içinde yayınlanacaktır.