Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

HİKAYE | TAŞ DEYİP GEÇME-1

TAŞ
Sevgili blog okurları,

Bugün sizlere kimseye açmadığım ya da açmaya fırsat bulamadığım bir sırdan bahsedeceğim. Daha doğrusu hikayesi olan bir sırrı paylaşacağım. Anlatacağım şey aslında cansız bir nesne ile ilgili...

Hani fen derslerinde doğada bulunan elementler sayılırken "katı, sıvı, gaz" diye öğretilen konu var ya! Ders hocasının "evladım, katı cisimlere bir örnek ver bakalım" dediğinde o masumlukta bir öğrencinin aklına gelen ilk şey: TAŞ...

Aslına bakarsanız birçoğumuza göre "O" sadece bir "TAŞ". Bana göre ise hiç de öyle değil. Öylesine "taş" deyip geçemem, haksızlık olur, hem sonra kendisi de üzülür? Neden mi? Nasıl mı? Anlatayım.

Dostun attığı taş baş yarmaz

Hayatımın en sıkıntılı, en buhranlı ve yalnız zamanlarımda sizin yerinize yanımda sadece O vardı ve beni büyük bir sabırla dinledi ve de izledi  

Evet yanlış okumadınız "beni büyük bir sabırla dinledi ve de izledi" dedim. Belki onun sizler gibi gözü, kulağı yoktu, üstelik canlı bile değildi dolayısıyla ruhu da yoktu...

Fakat O öyle bir taştır ki, belki bu dünyada çektiğim şeyleri dile gelip anlatamasa da, hiç değilse öte alemde, Allah karşısına çıktığımda, çektiğim ve dert edindiğim  şeyleri, tüm sıkıntılı hallerimi ve bana bu sıkıntıları yaşatanları şikayet ettiğimde, anlatacaklarıma şahitlik edeceğini umduğum bir kader arkadaşımdır.

Onunla tanışmamızın çok ilginç bir hikayesi var.

Ailemden bir müddet ayrı kalacağım iş seyahatine çıkmak için evden dışarı çıkmıştım. Henüz sabahın erken saati ve hava daha tam aydınlanmamış, yarı aydınlık-yarı karanlık bir haldeydi. Evin köşesini dönmüş ve bazı sokak lambası aydınlatmalarının hiç yanmadığı karanlık sokakta ilerlemekte iken aklımda bin bir türlü şeytanlar oynaşmaktaydı. 

Zihnim "nereden çıktı şimdi bu iş seyahati?" düşüncesi ile meşgul olurken, dudaklarım da bir yandan "nasıl olacak, nasıl halledeceğim bu işleri?" şeklinde mırıldanmaktaydı.

Sürekli artan bu seyahatlere bir de çekeceğim kişisel sıkıntılarım da eklenince iyice daralmıştım. Bunların  dışında minik prensesimden ayrı kalacak olmamın da iç burkuntusu vardı üzerimde.

Allah'ım nasıl olacak, nasıl yapacağım tüm bu işleri? Hem o öyle büyük bir iş ki, bir kere değil her gün yapmak zorunda olduğum ve sonu hiç gelmeyecek olduğuna inandığım, sanırım ağırlığı ancak ölünce üzerimden alınacak türden. Yardım et ne olur? Nasıl yaparım? Bu kadar işi eksiksiz yapabilmek, başarabilmek için mutlaka ön hazırlık yapmam şart! Bu kadar hazırlığı nasıl halledebilirim? Ah ne olur bir işaret ver yüce katından! 

İşte o anda "Tak" diye bir ses daha doğrusu bir gümbürtü geliverdi sağ tarafımdan.

Onun büyük bir sesle bulunduğu yerden önce kopup sonra da yuvarlanarak sokak ortasında önüme nasıl düştüğünü görebilseydiniz! Eğer bu düşünceler ve hafakanlara sizi sarsa ve önünüze bu şekilde bir taş düşse inanın korkudan arkanıza bakmadan ya kaçardınız ya da bunları hiç düşünmeden O'nu tekmeler geçerdiniz. Alt tarafı "taş işte" diyerek.

Oysa ki ben bunu yapmadım daha doğrusu yapamadım. Niye mi? Çünkü O adeta "beni al" gibisinden olduğu yerden koparak önüme öyle bir atlamıştı ki, bu atlayışı adeta niyazıma bir cevap olduğu düşüncesi kapladı zihnimi. Evet yine olmuştu. Talebime hızla bir yanıt verilmişti. Aradığım işaret bu olmalıydı.

İşlerimi halledebilmenin daha doğrusu düzene koyabilmenin  nedenlerini kafamda sıralarken, bunun ancak toprak ya da toprak nevinden bir şeyle mümkün olabileceğini tam da düşünürken, cevap bana kendiliğinden gelivermişti.  Benim çoğunlukla böyle düşünsel, zihni-sinir işlerim vardır. Hani derler ya "otu, b...u düşünmekten kafayı sıyırdı" diye. İşte sanırım benim tarifim bu olsa gerek...

Yazımızın Devamı için LÜTFEN BURAYA TIKLAYINIZ... 


Blog yazılarımız için: 
Şiirler ve Güzel Sözler için: 
Videolar için: 

 ABONE OLMAYI ve yayınlarımızı paylaşmayı unutmayınız��

Yorumlar

  1. Hayatta abes iş yoktur, oluyorsa bir anlam yüklemek gerekir. Doğru anlam yüklemek ise biraz bize kalmış, o anki durumumuza. Senin yazıdaki durumun ise, bunun için biçilmiş kaftan.

    YanıtlaSil
  2. Devamını merakla bekliyorum. Meraklandım fazlasıyla...

    YanıtlaSil
  3. Merhaba. Ne keyifli hikayeleriniz varmış bu blogda. Bir ara hepsini gelip okuyacağım. Bu hikaye gayet hoş devamını bekliyor olacağım. Bazen öyle işaretlere ihtiyaç duyabiliyoruz gerçekten de... Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. 1 ve 2 harika oldu kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  5. Değerli yorumlarınız ve katkılarınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  6. Öncelikle geçmiş olsun, bu taşta gördüğünüz anlamın bir farklı versiyonu da Parazit filminde işleniyor, çeşitli anlamları olabilir.

    YanıtlaSil
  7. İlgi çekici ve akıcı bir yazım tarzınız var, ikinci bölüme merakla geçiyorum. Taşın getirecekleri neler olacak bakalım. Taşları cansız biliriz de enerjileri yok mudur aslında?

    YanıtlaSil
  8. Sayın Beyaz Yakalı, Elbette taşlarında mistik ruhları olduğuna inanırım fakat bizim gibi canlı oldukları şeklinde değil. Kehribar, amatis, quartz gibi taşlarının insan ruhunda etkileri olduğu ötedenberi söylenegelmektedir. Taş deyip geçmemek lazım.

    YanıtlaSil
  9. Etkileyici bir yazı, her an etrafımızda bizimle anı paylaşan herhangi bir nesneden birisi, ve görünen o ki, o cansızlığın dili olmuşsunuz. Kolaylıklar dilerim, çok güzel bir yazı. Svktyzgt

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan kısa bir süre içinde yayınlanacaktır.