Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

Sizce Ne Meslek Yapıyor Olabilirim? (My transition in my Pro!)


İkinci Perde: Hızlı Meslek Geçişlerim 

Daha önce yazdığım "Sizce ne meslek yapıyor olabilirim?" sorusunun 2. perdesine kaldığım yerden devam ediyorum...(yazı dizisinin ilki için TIKLA)

Bayıldım entegrelere ya da söylemesi haz veren mikroçiplere, nam-ı diğer bol bacaklı karafatmalara :) Tüm dünyayı bunların içine sıkıştıran insanoğlunun zekasına hayran olmamak içten değil. Bizde hayran olduk zaten. Yalnız bir sorun vardı burada, yalnızca elektrik-elektronik bilmek yetmiyor aynı zamanda biraz da programlama işin içine giriyordu.
Haliyle bizde kolları sıvadık başladık Basic, Qbasiq, Visualbasic… uzayıp giden programlama dillerini öğrenmeye çabalamaya. Yalnız yalan söylemeyeyim yazdığım kodların sürekli silinmesi yüzünden hocalara karşı niye silindiğini açıklamada çok zorlandım, neyse ki ilerleyen dönemlerde bunların kaydedilmesini kolaylaştıran şeyler çıktı da rahatladık. 
Resim: 5,25" Disketten Bulut'a Geçiş
Yazdığımız programların verilerini eskiden kitap büyüklüğündeki 5.25” lik disketlere kaydeder onlar da silinir giderlerdi. Neyse ki zamanla bunların yerlerini 3.5” lik disketler sonra CD ve DVD’ler, şimdilerde ise minicik Usb, Sdcard’lar ya da harika bulut depolamalar aldı da hepimiz rahatladık. İlk öğrendiğimiz program mı ne? cevaplayayım, 1+1’in cevabının 2 olduğunu sonuca yazan program, yani basit hesap makinası.
Resim: Oda büyüklüğünde ENIAC 
Elektronik dünyasını öğrenmek keyifli ama bir o kadar da zordur. Herkes eller havaya sınavlara girerken biz, bize sorulan sayısal, sözel bir o kadar da özel :) sorulara verdiğimiz cevapların bazen sayfalar dolusu sürdüğünü, sonunda ise 40-50 puan not alsak öpüp başımıza koyduğumuz yıllardı yaşadıklarımız. Neyse ki bizde fazla not arızası olmadan, gerçek arızanın da ne olduğunu elektronik dünyasından öğrenerek ilk mesleğimize teknisyen olarak başladık. 

Gel zaman git zaman farklı iş kollarında deneyim kazandıktan sonra yolumuz elektronik teknisyeni olarak gemilere düştü. Fakat işlerin rengi benim için değişmişti. Neydi bu değişen? diye sorduğunuzu duyuyorum, hemen söyleyeyim. 

Gemilerde, elektronik işleri sadece kendisiyle sınırlı kalmıyor. Kısacası radarı, telsizi, sonarı, tv ve kamera güvenlik sistemleri derken haliyle gemi makinelerinin otomasyon sistemleri ile de tanıştık. Siemens, ABB, Deaf, Helicon, Modbus, Canbus vs. protokoller de işin cabası...
Hem de ne tanışma bildiğin devasa makineler bilmem kaç beygirlik (HP) biz aralarında kayboluyoruz. Hem sıcak hem gürültülü bir de makineciler çok da elektronikten anlamıyor, haliyle biz de makinelerden anlamıyoruz :) oturduk sistem, şema, makine terminolojisi derken kendimizi bir anda iki zamanlı, dört zamanlı benzinli ve dizel makinelerin kitaplarını okur bulduk. Oradan da gaz türbinine terfi ettik, hani şu uçak motorlarından olanına!



Makine konusu başlı başına elektronikten ayrı bir bilimdir. Motor bilgisi haricinde, güç aktarma organları (dişliler, şaft, pervane, şanzuman) denilen konular, bunların yanında alet-edevat, takım-taklavat bir sürü el ve kas işi de cabası öğrenilmesi gereken. 
                                                                                        
Haliyle kolları yine sıvadık Hayatında tornavida ve ölçü aleti dışında bir şey tutmayan bu eller, artık lokma anahtarı, torq anahtarı, çekiç, pense, alyan, somun-civata sıkar, gevşetir oldu. Az eller nasır görmedi de değil hani!

Koyduk bu yeni mekanik konuları da heybeye,  şimdiye kadar neler doldurduk bu heybeye geri sayalım: elektrik, elektronik, programlama, makine bilgisi, denizcilik, tamı tamına onbeş sene de bu şekilde akıp gitti. yaş ilerledi, yolun yarısı etti. 

Baktılar bizde değişik bilgiler var,  öğretmenlik yap dediler. Meslek yüksek okullarından birinde elektronik ve makine dersleri, bazen de hobi olarak edindiğimiz dersleri vermeye başladık. Nedir bu vermeye çalıştığım dersler? 

Bilgisayarlı Devre Çizimi ve Simülasyonu, Araştırma Yöntemleri, Güç Kaynakları, Transistörlü Yükselteçler (Amplifikatör ve Osilatörler), Programlanabilir Lojik Devreler (PLC), Makine Elektronik dersleri. Tamı tamına 5 yıl boyunca en güzel yıllarım öğretmenlikte burada geçti diyebilirim. 


Seçtiğimiz istekli ve meraklı öğrencilerimizle otomasyon fuarlarına katılıyor, mekatronik ve robot yarışmalarına gidiyorduk. Hatta birincilik ve üçüncülükler bile aldık. Yaptığımız projelere sponsorluk bağlantıları bulduk, her yerden destekler almaya başlamıştık, yüzlerimiz ise gülüyordu Peki, biz tatmin olup doyabilecek miydik? Elbette ki HAYIR!


Devamı bir sonraki Yazıda olacaktır. (To be continued...) 


Tolga Oral, 25 Aralık 2018