İkinci Perde: Hızlı Meslek Geçişlerim
Bayıldım entegrelere ya da söylemesi haz veren mikroçiplere, nam-ı diğer bol bacaklı karafatmalara :) Tüm dünyayı bunların içine sıkıştıran insanoğlunun zekasına hayran olmamak içten değil. Bizde hayran olduk zaten. Yalnız bir sorun vardı burada, yalnızca elektrik-elektronik bilmek yetmiyor aynı zamanda biraz da programlama işin içine giriyordu.
Haliyle bizde kolları sıvadık başladık Basic, Qbasiq, Visualbasic… uzayıp
giden programlama dillerini öğrenmeye çabalamaya. Yalnız yalan söylemeyeyim yazdığım
kodların sürekli silinmesi yüzünden hocalara karşı niye silindiğini açıklamada
çok zorlandım, neyse ki ilerleyen dönemlerde bunların kaydedilmesini
kolaylaştıran şeyler çıktı da rahatladık.
|
Resim: 5,25" Disketten Bulut'a Geçiş |
|
Resim: Oda büyüklüğünde ENIAC |
Elektronik dünyasını öğrenmek keyifli ama bir o kadar da zordur. Herkes
eller havaya sınavlara girerken biz, bize sorulan sayısal, sözel bir o kadar da
özel :) sorulara verdiğimiz cevapların bazen sayfalar dolusu sürdüğünü, sonunda
ise 40-50 puan not alsak öpüp başımıza koyduğumuz yıllardı yaşadıklarımız.
Neyse ki bizde fazla not arızası olmadan, gerçek arızanın da ne olduğunu
elektronik dünyasından öğrenerek ilk mesleğimize teknisyen olarak başladık.
Gel zaman git zaman farklı iş kollarında deneyim kazandıktan sonra yolumuz elektronik teknisyeni olarak gemilere
düştü. Fakat işlerin rengi benim için değişmişti. Neydi bu değişen? diye sorduğunuzu
duyuyorum, hemen söyleyeyim.
Gemilerde, elektronik işleri sadece kendisiyle sınırlı
kalmıyor. Kısacası radarı, telsizi, sonarı, tv ve kamera güvenlik sistemleri
derken haliyle gemi makinelerinin otomasyon sistemleri ile de tanıştık.
Siemens, ABB, Deaf, Helicon, Modbus, Canbus vs. protokoller de işin cabası...
Hem de ne tanışma bildiğin devasa makineler bilmem kaç beygirlik (HP) biz
aralarında kayboluyoruz. Hem sıcak hem gürültülü bir de makineciler çok da
elektronikten anlamıyor, haliyle biz de makinelerden anlamıyoruz :) oturduk
sistem, şema, makine terminolojisi derken kendimizi bir anda iki zamanlı, dört zamanlı
benzinli ve dizel makinelerin kitaplarını okur bulduk. Oradan da gaz türbinine terfi ettik, hani şu uçak motorlarından olanına!
Makine konusu başlı başına elektronikten ayrı bir bilimdir. Motor bilgisi
haricinde, güç aktarma organları (dişliler, şaft, pervane, şanzuman) denilen
konular, bunların yanında alet-edevat, takım-taklavat bir sürü el ve kas işi de
cabası öğrenilmesi gereken.
Haliyle kolları yine sıvadık Hayatında tornavida ve ölçü
aleti dışında bir şey tutmayan bu eller, artık lokma anahtarı, torq anahtarı,
çekiç, pense, alyan, somun-civata sıkar, gevşetir oldu. Az eller nasır görmedi
de değil hani!
Koyduk bu yeni mekanik konuları da heybeye, şimdiye kadar neler
doldurduk bu heybeye geri sayalım: elektrik, elektronik, programlama, makine
bilgisi, denizcilik, tamı tamına onbeş sene de bu şekilde akıp gitti. yaş
ilerledi, yolun yarısı etti.
Baktılar bizde değişik bilgiler var, öğretmenlik yap dediler. Meslek yüksek
okullarından birinde elektronik ve makine dersleri, bazen de hobi olarak
edindiğimiz dersleri vermeye başladık. Nedir bu vermeye çalıştığım dersler?
Bilgisayarlı Devre Çizimi ve Simülasyonu, Araştırma Yöntemleri, Güç Kaynakları, Transistörlü Yükselteçler (Amplifikatör ve Osilatörler), Programlanabilir Lojik Devreler (PLC), Makine Elektronik dersleri. Tamı tamına 5 yıl boyunca en
güzel yıllarım öğretmenlikte burada geçti diyebilirim.
Seçtiğimiz istekli ve meraklı
öğrencilerimizle otomasyon fuarlarına katılıyor, mekatronik ve robot
yarışmalarına gidiyorduk. Hatta birincilik ve üçüncülükler bile aldık. Yaptığımız
projelere sponsorluk bağlantıları bulduk, her yerden destekler almaya
başlamıştık, yüzlerimiz ise gülüyordu ☺ Peki, biz tatmin olup doyabilecek miydik?
Elbette ki HAYIR!
Devamı bir sonraki Yazıda olacaktır. (To be continued...)
Tolga Oral, 25 Aralık 2018