Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

Mutlu Olmak Elinizde


Sevgili blog okurları, 

Bugün yaşantımızda sıklıkla karşılaştığımız fakat üstesinden gelme konusunda cevaplar aradığımız bir sorunumuzdan bahsedeceğim. Fakat konuya başlamadan önce "güz mevsimi ve hüzün ayı" başlıklı yazımıza kısa bir göz atmanızı tavsiye ediyorum.  

Sorunu herhangi formülleme ya da genellemeye kalkmadan yalın olarak anlatıp sorular karşısında doğru seçenekleri siz okurların takdirine bırakacağım. 

Sorumuz daha doğrusu sorunumuz: 
  • Mutlu olmak ya da olabilmek sadece bizim elimizde mi? 
  • Kişi çevresinden bağımsız mutlu olabilir mi?
Evet bu soruların cevabını sizlere kasadaki çürük domates metaforu üzerinden anlatmak isterim. Anlatılar öznel (kişisel) bilgi ve düşünceler olup herhangi bir kaynak içermemektedir. Önce mutluluğun ne olduğu konusunda biraz düşünelim...

Mutluluk Nedir?


Herhalde bu sorunun tek bir cevabı olmasa gerek. Fakat tahminim sizi huzurlu, sakin ve olumlu kılan her şeyin sizi mutlu edeceğini söyleyebilirim Ya da sizi iyi hissettiren şeyler de olabilir fakat buna keyif verici maddeleri hariç tutarak söylüyorum :)))

Nasıl ki her şey zıddı ile bilinir mutluluğun tarifini mutsuzluk üzerinden de yapabiliriz. Örneğin:
  • Vücudunuzda istem dışı gerginlikler(el, ayak titremesi, tikler vb. semptomlar)
  • Negatif psikoloji
  • Sinirlerinizde gerilime ya da öfke durumu
  • Umutsuzluk
  • İçe kapanma ya da çökme
  • Soyutlanma 
gibi tüm duygu hallerini mutluluğun zıddı olarak biliriz. 

Kağıdı kalemi elinize alın ve gün içerisinde sizi mutlu eden ve sinirlendiren tüm olayları yazın lütfen! Eğer yaşadıklarınızın %1 i bile sizi mutsuz ediyorsa siz o gün aslında mutlu değilsiniz! Kendinizi asla kandırmayın. Neden mi?

Kasadaki Çürük Domates Metaforu 

Kasada bulunan domateslerden sadece teki bile bozuksa o çürük domates emin olun sağlam domatesleri teker teker bozmaya başlayacaktır. Nihayet kasada sağlam namına tek bir domates kalmayıncaya kadar bu işlem devam edecektir. Sonunda bir bakmışsınız tek bir çürümeden sayısız bir çürüme elde edilmiş...peki bunun tersi mümkün mü? Çürük bir domates kasasında tek bir sağlam domates olsa diğerlerini düzeltebilir mi? Bozulmalarını onarabilir mi?
 
Maalesef x faktörler hariç bu pek mümkün değil! 

Şimdi bu metaforu topluma uygulayalım. Siz ne kadar pozitif olursanız olun, etrafınızdaki kişiler sizin gibi değillerse (herkes sağlam domates değilse) ya da etrafınızdaki mutsuz insanlar sayıca artıyorsa (çürüme başlamışsa) yapabileceğiniz tek şey ya ortamınızı değiştirmek (kasadan çıkmak/çıkartılmak) ya da pozitifliğiniz sömürülene kadar elinizden geldiğince geriye kalan güzelliğinizin (hayata pozitif bakma özelliğinizin) keyfini çıkartmak olmalı! 

Çünkü “olanda ve ölende hayır vardır” klasik mealine eş mottomuz “olan her zaman olur” doğanın asla değişmeyen kuralına bir atıftır. 

X FAKTÖR

Eğer siz ilahi bir gücün hediyeleri ile desteklenmiyorsanız ki sanırım desteklenmiyorsunuzdur -mucize, keramet veya adına her ne denirse bu tip şeylerin sahibi değilseniz ya da Marvel'in kahramanları olan Kaptan Amerika, Hulk, Örümcek Adam veya Süpermen belki Tibet’te üstün özellikli keşiş, Hindistan’da her acıya dayanan fakir, guru ya da geçmiş zaman kerameti meşhur şeyh değilseniz- çürümekten başka çareniz yoktur!   

Bozunum, çürüme zamanla gerçekleşeceğinden ve siz Dr. Strange olmadığınız ve zamanı kontrol edemediğinize göre ya da Avangers filmindeki Thanos karakteri yani “kaçınılmaz olan” değilseniz ve parmaklarınızı şıklatarak her şeyi değiştirmediğinize göre en nihayet bozulacaksınız, çürüyeceksiniz benden söylemesi... 

Ama üzülmeyin “çürümek” zahirde kötü görünse de bir sonraki güzelliğin mukaddimesi (ön sözü, hazırlığı) olabilir.

Unutmayın kainatta hiçbir şey “Yanmadan küle, çürümeden güle, ölmeden sonsuz güzelliğe” dönüşemeyeceğinden (ya da ulaşamayacağından) biz insanlar için "her hal" güzel olacaktır. 

Fakat kasada bulunan çürük domateslerin diğer domatesleri sağlam koymayacağı gerçeğinden azade olmadan, toplum içinde bulunan tüm olumsuz, mutsuz kişilerin de mutlu olan kişileri etkileyeceği hatta onların tıpkı kasa örneğinde olduğu gibi bozulmalarına büyük etki edeceğini de asla hatırımızdan çıkarmadan yaşamayı unutmamalıyız.

Özetle atalarımız da dediği gibi nasıl ki çürük tahta çivi tutmaz ise çürük domatesten sağlam domates elde etmekte mümkün değildir. 

Aynı zamanda etrafınızdaki kişilerden birinin bile mutsuz olması sizin mutluluğunuza -elbette gamsız değilseniz- gölge edeceğinden toplum içinde "tek başına mutlu olabilmeniz" de pek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla çevrenizden bağımsız mutluluk aramak beyhude bir çabadır. O halde iki seçenek karşımıza çıkıyor: 

a) ya mutluluğu seçeceğiniz bir plan,
b) ya da mutsuzluğun içinde çekeceğiniz gam


gam demişken bu kelime o kadar kolay ağıza alınacak bir kelime değildir! baştan söyleyeyim. Atalarımızın deyimi ile "duvarı nem yiğidi gam yıkar" sözünde de belirtilen insanı yere seren işte bu mutsuzluk, kafayı takma ya da hepsinin eşiti olan "gam" dır. Hani derler ya "adam veremden öldü" diye. Veremin asıl kaynağı hayatındaki yaşadığı tüm olumsuzluklardır, yani gamları...(Not)
Not: Adını Eleanor H. Porter'ın 1913 tarihli Pollyanna romanından alan "her durumda mutlu olacak bir şeyler bulmaya çalışan mutluluk oyunu" oynayan bir kızdan esinlenilen Polyannacılık, olumluluk ön yargısı denilen şey aslında "gamsızlık" kelimesinin entellektüel ifadesidir. bkz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Polyanna_%C4%B0lkesi
Cevaplarını aradığımız soruların hepsini şöyle bir özetle toparlarsak: 
  1. Çürük kasadaki domatesler nasıl ki sağlam domatesleri çürütür, toplum içindeki mutsuz insanlar da mutlu insanları mutsuz eder. 
  2. Mutlu olmak ya da olabilmek sadece bizim elimizde değildir. 
  3. Kişi çevresinden kesinlikle bağımsız mutlu olamaz. Kollektif mutluluk şart...
  4. Mutlu olabilmek için ya gamsız olmak ya da polyannacılık oynamak veya olumluluk önyargısına sahip olmak gerekir.

 Son olarak "takmayın kafanıza, boşverin bakın keyfinize" :)))





yazı ile ilişkilendirilebilecek diğer yazımız için TIKLA


Blog yazılarımız için: 


Videolar için: 

https://www.youtube.com/channel/UCcW2d3jaaT5ot0SpKpj7Jhw/videos?view_as=subscriber ABONE OLMAYI ve yayınlarımızı paylaşmayı unutmayınız�

Yorumlar

  1. Etrafımız mutsuzken mutlu kalabilmek zor elbet,hepimiz birbirimize görünmez iplerle bağlıyız çünkü..
    Ama tam tersi durumda sözkonusu, mutlu insanın enerjisi etrafındakilerin enerjisini yükseltebilir de...
    Her zaman mutlu hissetmesem de mutlu olacak küçük şeyler mutlaka bulurum...

    YanıtlaSil
  2. Güçlü olmak için mutlu olmak,,, tek kelime ile mükemmel.

    YanıtlaSil
  3. “Yanmadan küle, çürümeden güle, ölmeden sonsuz güzelliğe” 👋👋👋

    YanıtlaSil
  4. Sanırım ben çok mutlu olamayacağım ziraa gamsızlık polyannacılık çok bana göre değil sanırım :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan kısa bir süre içinde yayınlanacaktır.