Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

Bunlar Yaşanırken Siz Neredeydiniz?

Dersimden tarihi bir fotoğraf
Sevgili blog okurları, 

Daha dün Ramazan geldi diye tüm temiz duygularımla iyi dileklerimi sanki yalvarırcasına Allah'a sunmamışım gibi; onun "eşref-i mahlukat" dediği ama bu şereften nasibini almamış yeryüzündeki "haset, fesat ve vicdansızlar" yine yaptılar yapacağını...

Neler mi yaptılar? anlatmakla bitmez. Hangi birini anlatayım ki? Milletin iradesini, kendi iradelerine saydılar. 

Neler mi yaptılar? en başından beri yalan, sahte, şatafatlı, iğrenç olan ömürlerini başkalarının güzel olan ömürlerine tercih ettiler. 

Neler mi yaptılar: adaletten nasibini almadıkları halde ve  bir zamanlar "adalet" diye diye inleyerek yükseldikleri ortamda, herkesi adaletsizliğe mahkum ettiler. 

Neler mi yaptılar? insan sıfatını kullanarak ardına kitleleri takıp, içine biraz da milliyetçi duyguları katarak (ki buna duygu istismarı denir: peygamberimiz veda hutbesinde, her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almışken) her türlü zorbalığı yaptılar. Tüm bu kitlelere insan olmanın özünü unutturdular.

Neler mi yaptılar? yeryüzünü bir mescit kılan (ki mescitler temizliği simgeler) Allah'ın tüm mescitlerini en başta da "gönül mescidini (kabe'sini) yıkarak darmadağın ettiler. Yunus Emre'nin şiirini hatırlayınız: 

"Gönül Çalabın tahtı,
 Çalab gönüle baktı, 
 İki cihan bedbahttı,
 Kim gönül yıktı ise"

Neler mi yaptılar? ağızlarından bir türlü düşürmedikleri başı, sonu "Allah" ile biten tüm kelimeleri kullanarak en büyük haksızlığı "Yüceler yücesi Allah'a" karşı yaptılar. 

SanaGülBahçesiVadetmedim
SanaGülBahçesiVadetmedim
Neler mi yaptılar? gencecik fidanları, yaşlısı, genci, çocuğu, garibi, gurebası ne kadar temiz yüzlü insan varsa acımadan sürdüler, dövdüler, işkence ettiler, katlettiler, katledilmelerine göz yumdular. Bunlar olurken; birileri bunu planladı, birileri uyguladı, destekledi, birileri ise sadece sessiz kaldı. 

Neler mi yaptılar? tüm meydanlarda "katledilenlerin" isimleri üzerinden nümayiş yaparak, kurtarıcılığa soyundular ve bu uğurda insanların duygularını kullandılar. Ama insanlar kullanıldıklarını bir türlü hala anlamadılar. Ya da anlamak istemediler.


SanaGülBahçesiVadetmedim
Neler mi yaptılar? benim, senin; bizden, sizden; iyi, kötü gibi her türlü ayrımcılığa, istismara, karalamaya, ötekileştirmeye, yaftalamaya meydan verdiler. Sonra da kalkıp tek kelimeyle "özür dilediler" sadece bu kadar. Geri geldi mi canlar, onurlar, kırılan kalpler? elbette ki hayır gelmedi ve de hiç bir zaman gel(e)meyecek...

Neler mi yaptılar? artık yapılanların geri kalanını siz düşünün...Tüm bunlar yapılırken sizler, bizler neredeydik? 

İnsan olmanın erdemini ayaklar altına alan. Gıybet, dedikodu, zan ne derseniz deyin: sırf sizinle aynı düşüncede olmadığı için ya da sizin gibi yaşamadıkları için kitlesel imha silahları ya da sözlerini kullanan bu ve bu tip insanları ya da devletleri affedebilir miyiz? İnanın hiç bilmiyorum. İşte duygularımdaki muamma da bu! 






En çok üzüldüğüm ise içimizde hala "insan sıfatında, kendisini insan zanneden": beyinsel gelişimini tamamlayamamış (homo sapiens bile olamamış homo erectus), dini atadan, bilimi kitaptan, bilgiyi üçüncü elden, gerçeği ise hiç öğren(e)meyen ve de öğrenmek istemeyen zavallılarla bir arada yaşıyor olmaktan...

Ve bu zavallıların cesaretlerinin benimkini gölgelemesine üzülüyorum. Nedense birden İsmet İnönü'nün: 
"Bir memlekette ahlaklılar, ahlaksızlar kadar cesur olmadıkça, o memleket düzelmez" sözünü hatırladım birden 

Onlar yıkarak sonuç elde ederlerken biz yaparak, karınca kararınca bir şeyler elde etmeye, adeta iğne ile kuyu kazmaya çalışıyoruz. 

Ama ümidim ne olursa olsun çok güçlü bir şekilde var ve devam ediyor. Nice karanlıkların aydınlığa kavuştuğu, her kötülükten sonra bir iyiliğin doğduğu, her zahmetten sonra rahmetin olduğunu biliyor ve inanıyorum. Mehmet Akif'in dizeleri zihnimden hiç gitmiyor: 

"ümitsizlik öyle bir bataktır ki; düşersen boğulursun, 
ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!"

İşte blog okur ve takipçileri, tarihte bu hafta Nazım hikmetin 5 şiir kitabıyla yargılandığı (1931), dersim katliamı (4 mayıs 1938), bir sürü gazete ve dergilerin yasaklandığı ve kapatıldığı tarih (1939), Deniz Gezmişlerin, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanların idam edildikleri(1972) aynı zamanda idamın ülkede kaldırılmasının reddedildiği (1975) tarihtir. 



Üstüne üstlük bugüne kadar paspas altı yaptığımız, kabullenmediğimiz, konuşmak dahi istemediğimiz Ermeni Tehciri, Rum Mübadeleleri ve Kurtuluş Savaşı sonrası zamanında yaşanılan acı ve dramları da düşününce: acaba bugün yapılan kötülükler mi yoksa o zaman yaşanılanlar mı daha acıydı? diye kendi kendime soruyorum.  

O zamanın bahaneleri: savaşın getirdiği doğal olaylar, Osmanlıdan cumhuriyete geçiş aşaması vs. bahanelerinin ardına sığınıyorduk. peki ya bugünlerde olanları ne ile izah edeceğiz. 

Ortak geçmişi unutursak, bugün yaşadıklarımıza da ağlamak gereksiz olur. "Kendine yapılmasını istemediğini, başkalarına yapma" darb-ı mesel'ini (atasözünü) unutur ve kulağından silersen işte böyle haksızlıklara uğradığın anda da üzülen bizler oluruz.

"Atı alan Üsküdarı geçer" de haberiniz olmaz...

Herkese iyi okumalar dilerim. Blog yazılarım için: https://aglotlaro.blogspot.com 'a; Şiirler ve Güzel Sözler için: https://gonuldilekcesi.wordpress.com 'a ABONE olmayı ve yayınlarımızı paylaşmayı unutmayınız👍

Yorumlar

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan kısa bir süre içinde yayınlanacaktır.