Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü

Sevgili blog okurları, 

Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü... 

Dolayısıyla bu mücadelenin başlangıç noktasını tekstil fabrikalarında çalışan çocuk işçilerin çalışma saatlerinin düşürülme isteği oluşturmaktadır. 

1 Mayısa Tarihsel Bakış 

İlk Fabrika Yasası 1802 yılında bu durumu düzenlemek adına çıkarılmıştır. Bu sayede çalışma süreleri 12 saat ile sınırlandırılmaya çalışıldıysa da işin denetlenememesi yüzünden başarılamamıştır. 

Bunu 1833 tarihli Fabrika Yasası takip etmiş ve söz konusu yasa ile dokuz yaşından küçük çocukların tekstil fabrikalarında çalıştırılamayacağı hükmü sayesinde yasaklanabilmiştir. 

1847’de ise “On Saat Yasası” olarak da anılan kanunla kadınlar, genç ve çocuk işçilerin bu tip fabrikalarda çalışma süreleri düzenlenmiştir. Bu sayılanlar dışında diğer işçilerle ilgili herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

Yasalarla bu düzenlemeler yapılırken, İngiltere’de 1830-1848 yılları arasında “genel oy hakkı” elde etme amacıyla ortaya atılan Chartism (Çartizm) hareketi, bu amaç yanında, 1840’lardaki “8 saatlik işgünü” talebi, çocukların çalıştırılmalarının yasaklanması, emekçilerin maddi koşullarının düzeltilmesi gibi bir takım talepler ile güçlü bir muhalif akıma öncülük etmiştir.
  
Aynı zamanda 1850’de Amerika ve İngiltere kongrelerinde 10 saatlik işgünü çalışması yasaları kabul edilmiş, 1860’da yine Amerika’da bu sürenin 8 saate inmesi için grevler yapılmıştır. 

I.Enternasyonalde, 1866 yılında toplanan kongrede 8 saatlik bu çalışma süresi talebi kabul edilmiştir. Amerikan Kongresi, 1868’de bu talebi kamu hariç özel alanda çalışan ücretliler adına kabul etmiştir. 

1884 yılına gelindiğinde ise ABD’de örgütlü iki sendikadan biri 1 Mayıs 1866’da ülke çapında grevler ve gösteriler düzenleyerek taleplerini dile getirmişlerdir. Hatta Chicago’da yapılan gösteri ve eylem o güne kadar yapılmış en büyük gösteri olmuştur. 

Fakat Mc.Cormick Fabrikası ve Chicago Samanpazarında (Haymarket) yaşanan talihsiz ve acı olaylar bu haklı talepleri gölgelemiştir. II.Enternasyonal 1889’da Paris’te toplanarak, Amerikan Emek Federasyonunun 8 saatlik işgünü kararına atıfla 1 Mayıs 1890’da dünya çapında bu maksatla gösteriler düzenlenmesine karar verildi. Artık eylem küresel hale gelmişti. 1 Mayıs’ta Londra’da hiçbir olay olmadan görkemle kutlandı. Daha sonra her yıl aynı tarihte 8 saatlik işgünü için “eylem günü” olmaya devam etmiştir.
1 Mayıs talepleri: 8 saat çalışmak, 8 saat dinlenmek, 8 saat ne isteniyorsa yapmak

Bu çabalar Versay Barış Antlaşması (1919) ile meyvesini vermiştir. Bu antlaşmanın 427. Maddesinde 8 saatlik çalışma süresi bir hak olarak verilmesi sağlanmıştır. Bundan sonra “1 Mayıs işçi sınıfının bayramı” olacak şekilde kutlanacağı garanti altına alınmış oldu.

Ülkemizde ise bugüne kadar hükümetler tarafından pek çok bahaneler ile 1 Mayıs’ın kutlanması engellenmeye çalışılsa da, işçilerin daha doğrusu tüm çalışanların birlik, beraberlik ve dayanışma günü olmasının önüne geçilemeyecektir. Sosyal adaletin küreselleşmesi isteği Karl Marx’ın deyimiyle “zincirleri dışında kaybedecek hiçbir şeyi olmayan işçi sınıfının” haklı talep ve istekleri için seslerini duyurmaya barış içinde devam edecektir. 

Kaynak ve Faydalı Linkler: 

Aziz Çelik, Gelenekten Geleceğe isimli makale, 

Yorumlar