Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

EKMEĞİN SICAKLIĞI

 Resim KaynakMaruf Sinik (quasbed) 
Fırından alınan gevrek ekmeği, eve uzanan yolculuk esnasında ucundan ısırmayan herhalde yoktur. Ya da bir parça koparıp ağzına atmayan... 

Çocuk da olsak yetişkin de olsak değişmez bu durum. Çünkü verdiği zevk ve tat öyle olağanüstüdür ki; bizi bu karşı konulmaz isteğe, rüzgara karışmış yaprak misali çekerek alıp götürür...

Çocuklukla yetişkinlik arasındaki tek fark, eve varıldığında karşılayan kişi ile verilen tepkidir. Anne karşılar çocukken, kızsa da sevecendir, çünkü zamanında o da aynını yapmıştır. Sonrasında ise eş karşılar, daha bir sevecen olabilir onun tepkisi...

Yalnız, geriye dönüp bakınca eminim herkes şu keşfe hak verecektir. Fırından alınıp eve doğru yürüyerek getirilen ekmekle, direk eve ulaşan ekmek bir olmaz. Tat farkı vardır bir kere ikisi arasında; ilki ekmeğin o güzel sıcaklığı ve buram buram mis kokusu eşliğinde seni sanki olgun başak tarlaların ortasından yürüterek eve götürür, diğeri ise marketten sipariş üzere çırağın elinde geldiğinden artık ne kokusu ne de sıcaklığı kalmıştır ekmeğin...Çünkü tüm tadı ve sıcaklığını çırak almıştır senin elinden...

İşte o ekmeğin ısırılmadan veya koparılmadan ekmek kutusuna girme ihtimali daha bir artar. Bu da demek oluyor ki; o zevke, o tada bizi çeken şey, salt ekmeğin kokusu ve sıcaklığı değil aynı zamanda onunla birlikte yapılan esrarengiz yolculuktur. Sıcaklığını iliklerimize kadar hissedebilmektir. Kokusunun burnumuzun delikleriyle sınırlı kalmayıp, hücrelerimize kadar varmasıdır aynı zamanda...
Ona bu süreyi ve bu yolculuk şansını tanımak; bizi onunla iyice bütünleştirir, iç içe geçirir. Kendinden vermek, ondan alma isteğini de beraberinde uyandırır. Sevmek için de bu yolculuğa bırakmalı insan kendini, bu şansı mutlaka ona tanımalı. Ekmeğin sıcaklığını daha iyi duyumsayabilmek için, önce kendinden vermeli insan... ve ne olursa olsun yürümeli...

Not: "Ekmeğin Sıcaklığı" blog yazısı "guest16" isimli misafirimiz tarafından yazılmıştır. 

Diğer Blog Yazılarımız için: https://aglotlaro.blogspot.com 'a; 

Şiirler ve Güzel Sözler için: https://gonuldilekcesi.wordpress.com; https://gonuldilekcesi.blogspot.com'a, 

Videolar için https://www.youtube.com/channel/UCcW2d3jaaT5ot0SpKpj7Jhw/videos?view_as=subscriber a ABONE OLMAYI ve yayınlarımızı paylaşmayı unutmayınız�

Yorumlar

  1. Yazınızı okurken, gerçekten de ekmeğin ucundan koparılmak kadar güzel birşey yoktur

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan kısa bir süre içinde yayınlanacaktır.