Öne Çıkan Yayın

Kaplumbağa Terbiyecisi Üzerine

Sevgili blog okuyucuları, Hayatımızda en az bir kez de olsa birçoğumuzun yaptığı ve bunu yapmaktan keyif aldığı bir etkinlik ya da özel bir hobiden bahsedeceğiz.  Bahsedeceğimiz şey; adına çoğunlukla  yapboz  denilen ya da İngilizceden dilimize biraz değiştirilerek aktarılan pazıl (İngilizcesi:  puzzle) etkinliğidir.   Bilindiği üzere yapboz , herhangi bir fotoğraf ya da resmin  tamamı ve ya bir kısmının ufak parçalara bölünmesiyle oluşan; parçalanmış bu resim ya da fotoların tekrar birleştirilmeye çalışıldığı " oyuncak " kategorisindendir. Bu oyunun zorluğu, parça sayılarının çokluğuna göre belirlenmektedir. Fakat sayıca az olup da renklerdeki detaylar sebebiyle zor olan modeller de vardır. Bize göre en üst seviye ise genelde hem parça olarak sayıca fazla olan hem de tek rengin farklı tonlamalarına sahip yapbozlar olsa gerek. Açıkçası bu tip durumlarda daha fazla zorlandığımızı düşünüyoruz.  Buradaki rakamları doğru okuyanlar renk körlüğü sıkıntısı çekmemektedirler. Sizler n

NEREDESİN EY DOST?


SanaGulBahcesiVadetmedim

Sevgili Blog Okurları, 
Bu şiir 26 Ağustos 2002 yılında Fethiye/Muğla açıklarında düşen helikopter’de şehit olan bir “dostumuz, kardeşimiz” için yazılmıştır.
Şehidimizin naaşı, 12 Adalar denizinde (Ege kelimesini özellikle kullanmıyorum) Kapıdağ Yarımadası olarak bilinen bölgede iki bin metre deniz derinliğinde diğer arkadaşı ile birlikte huzur içinde yatmaktadır.
Bilindiği üzere şehitlik mertebesi Allah katında en büyük mertebenin peygamberlikten sonra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun için, şehitlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından affedilmektedir. [1]
Allah yolunda öldürülmenin yanında beş farklı şehitlik sayılmaktadır ki bunlardan boğularak ölmek listenin en başında yazılmaktadır. Bizim kardeşimiz ise hem asker olduğu için vazife başında hem de boğularak şehit olmuştur ki Buhari'den nakledilen hadis rivayetine göre: “boğularak ölene 2 şehitlik verildiği” yazmaktadır. [2] (Allah nasip ve kabul eylesin, amin.)
Birçok ziyaretçi Üsküdar semtinde bulunan Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin türbesi girişinde “Ya Rabbî! Kıyamete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensup olanlar, denizde boğulmasınlar; ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler; imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..” duasını mutlaka okumakta ve ziyaretlerini gerçekleştirmektedirler. [3] Kardeşimiz burayı ziyarete gelmiş midir bilinmez fakat kendisine duanın tam tersi bir hal yani boğularak şehit olmak nasip olmuştur.
Boğulmak fiziksel olarak yaralanarak, yanarak ölmekten daha acı verici olduğu konusunda tıp literatüründe bilgiler mevcuttur. Dolayısı ile şehidimiz hem asker (peygamber ocağı ) hem de boğularak can verdiğinden yaşadığımız acı daha da katlanmaktadır. Hele ki naaşının olmaması nedeniyle gerçek bir kabrini olamaması, onun yerine boş bir mezar taşına bakarak dua etmek, hem ailesi hem de bizleri daha da duygulandırmaktadır. Bu derin duygular minvalde şehit arkadaşımızla yaşadığımız gerçeklik üzerinden yazılan şiiri hem kendisine hem de onun gibi diğer şehitlerimize armağan olarak yolluyoruz. 
Takdiri ve kabulu yüce mevladan…

NEREDESİN EY DOST?

Neredesin ey dost;
Hani bizi bırakıp gittin ya ebediyete,
Acımadın mı?
Arkanda bıraktığın gözü yaşlı anneye,
Duvarın dibine çökmüş garip baban ile,
Ölmeden ölen, seninle gelecek hayali kuran sevgiliye…

Neredesin ey dost; 
“Bu dünya bana zor geliyor” derken,
Kolay mı?
Derdi beraber omuzlamak varken,
Çile yükümüz azalırdı paylaşırken,
Kalakaldık şimdi sensiz, erkenden…

Neredesin ey dost;
“Beni yalnız şehitlik paklar” dedi Öz’ün,
Rahat mısın?
Bir tek bana değilmiş ki bu sözün,
Helallik almışsın zaten herkesin,
Yapmışsın hazırlığını gideceğin yolun…

Neredesin ey dost;
“Anca beraber kanca beraber” di hani?
Hissettin mi?
Yaşayabilir miydik sen gittin gideli?
Ne tadı ne tuzun kalmadı damakta zevki,
Ölmeden öldüğümüz halimizden belli…

Neredesin ey dost; 
“Kardeşim” derken yüzünü bir kez görmek,
Duydun mu?
Burada andım ismini yürüyerek,
Dost’a bu kadar naz yapman ne gerek!
Gel rüyama şehidim, istemem artık üzülmek…

Neredesin ey dost;
“Allah yolunda ölene biz ölü demeyiz”,
Bilir misin?
Sen gidince bizler ne haldeyiz,
Nöbeti devrettik artık dinlenmedeyiz,
Sana verdiğimiz sözü beklemekteyiz…

Neredesin ey dost; 
Bizden bolca selam söyle Hızır’a,
Söyler misin?
Neden erkenden vardın ki o güzel huzura?
Dert çekmeden kondun ya hazıra,
Geriye kalan bize tek seçenek ise bu sahte dünya…

Yorumlar